Paris Üniversitesi Diplomatik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Kültürel Diplomasi Kürsüsü Başkanı Doç. Dr. Naciye Selin Şenocak, AB’nin Türkiye’yi 53 yıldır havuç-sopa stratejisiyle oyaladığını belirterek, “Türkiye tam üyelik için sadece 11 yıldır bekliyor, niye tepki gösteriyor’ diye bir algı yaratarak, son 40 senedir Türkiye’nin ortaya koyduğu özveriyi, emeği ve iş birliğini yok sayıyorlar.” dedi.
Şenocak, AB dışişleri bakanlarının açıklamaları incelendiğinde mesajın çok net olduğunun görüldüğünü ifade ederek, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini’nin, AB üyelerinin Türkiye ile müzakerelerin sürmesi konusunda mutabık kaldıklarını açıklamalarının bunun göstergesi olduğunu vurguladı.
Naciye Selin Şenocak, AB’ye terörü korudukları için sert tepki gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret eden Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier’in de ara bulucu olduğunu söyledi.
Tek kırmızı çizgilerini “idam olmamalı” açıklamasıyla dillendiren AB’nin, Türkiye’yi 53 yıldır üyelik havucuyla, havuç-sopa stratejisiyle (carrot and stick) oyaladığına işaret eden Şenocak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Cumhurbaşkanımızın referandum çıkışından sonra Avrupa basını, algı operasyonu ve kara propaganda faaliyetlerini artırdı. ‘Türkiye tam üyelik için sadece 11 yıldır bekliyor, niye tepki gösteriyor’ diye bir algı yaratarak, son 40 senedir Türkiye’nin ortaya koyduğu özveriyi, emeği ve iş birliğini yok sayıyorlar. Şifa bulamayacak, ‘suni koma’da bir hasta gibi gösterilen Türkiye’nin bu bağımlılıktan kurtulması için prizi çekmesini istemektedirler.”
“En büyük endişeleri göçmenler ve DEAŞ”
Şenocak, AB’in en büyük endişesinin Suriyeli göçmenler ve DEAŞ olduğuna dikkati çekerek, Türkiye’nin bu konuda Avrupa için garantör ülke olduğunu belirtti.
Türkiye’nin mülteci anlaşmasını sonlandırarak sınırları açması durumunda 28 ülkeyle kendini yönetemez halde olan AB’yi geri dönüşü olmayan sosyal, ekonomik ve siyasal bir kaosa sokacağını söyleyen Şenocak, “AB için Suriyeli mülteciler, ülkeleri için ekonomik bir yük, sosyal bir problem ve güvenlik açısından da DEAŞ’ın arka bahçesi olarak nitelendirilmektedir.” dedi.
Şenocak, Türkiye- Rusya yakınlaşmasının da AB’yi endişelendirdiğini kaydederek, şöyle devam etti:
“Çekinceleri, Türk Akımı projesiyle her iki ülkenin bölgede yaptırım gücünü artırarak söz sahibi olmasıdır. Brexit, ‘AB refah ülkeler topluluğudur’ imajını yıkmıştır. Avrupa’nın terörle mücadeledeki başarısızlığı, ekonomik krizler, mülteci krizinin yönetimindeki fikir ayrılıkları, Brexit’in domino efekti yapma riskini artırmaktadır. Merkel’in seçim anketlerinde oy kaybetmesi göçmen politikasıyla doğrudan ilgilidir.”
Kendi içinde çelişkileri olan AB’nin, her seferinde Türkiye’yi Avrupa değerlerine aykırı davranmakla suçlamasının yersiz olduğuna vurgu yapan Şenocak, “AB, terörist listesine aldığı PKK’lıları sahiplenerek meclisinde misafir edip Türkiye’ye tepki gösterirken, diğer yandan ‘ayrılıkçı özgürlük savaşçıları’ ETA, Korsika Ulusal Kurtuluş Cephesi üyelerini hapse atarak ya da öldürerek terörle mücadele ettiğini iddia etmektedir. Türkiye’nin kimseden demokrasi dersi almaya ihtiyacı yoktur. AB önce kendi içsel krizlerini çözmelidir. Öncelikle kendi ülkelerindeki demokrasi, insan hakları, düşünce ve basın özgürlüğünü inceleyip düzeltmeliler. ” diye konuştu.
“Referandum stratejik gücü artırır”
Şenocak, referanduma gidip Türk halkının isteği doğrultusunda müzakere sürecini durdurmasının Türkiye’nin stratejik gücünü artıracağına işaret ederek, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Türkiye en büyük ticari faaliyeti AB ile yapmaktadır. AB’nin Türkiye’ye sunduğu IPARD, ERASMUS gibi projeler iş birliğini pekiştirmiştir. Bu yüzden yeni stratejik iş birliği modeli oluşturulmalıdır. AB-Çin modeli gibi ‘win-win’ esaslı ikili ve çoklu ticari iş birliklerine dayalı, her iki tarafın eşit statülerde olduğu bir iş birliği modeli geliştirilmelidir. Üyelik müzakereleri boyunca AB, ast-üst ilişkisi içinde Türkiye’yi neredeyse ‘muz cumhuriyeti’ gibi değerlendirmiştir. Türkiye’nin ulusal egemenliğini rencide edici seviyelere gelinmiştir. Türkiye’nin Rusya gibi komşu ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi, bölgenin istikrarı için gerekliliktir. Karadeniz Ekonomik İşbirliği’nin güçlendirilmesi yeni bir potansiyel oluşturabilir. Bunun yanında Türkiye, Orta Asya cumhuriyetleri, Çin, Güney Kore, Japonya, Hindistan gibi güçlü ülkelerle ve Afrika kıtası gibi doğal zenginliklere sahip bölgelerle ekonomik ve teknolojik açılardan güçlü iş birlikleri geliştirebilir.” AA
Deneme Yorumu
Kas 18, 2016 16:31Alt deneme yorumu
Kas 18, 2016 16:312 alt deneme yorumu
Kas 18, 2016 16:313 alt deneme yorumu
Kas 18, 2016 16:32Alt deneme yorumu 2
Kas 18, 2016 16:32Alt Yorum Testi
Kas 18, 2016 17:052. Deneme Yorumu
Kas 18, 2016 16:323. Deneme Yorumu
Kas 18, 2016 16:32Test Yorumu
Kas 18, 2016 17:05